Ne DersleR Ne NotlaR NedE HocalaR..YaşasıN Liselİ BeşiktaşlılaR.!
  Alen Markaryan.!
 

                                   Alen Markaryan

Bundan yıllar yıllar önce.. 11 yaşındaki çocuk her yerini siyah – beyaz renklerle özene bezene döşediği odasında uykuya dalmak üzere.. Yanındaki saat 7:00 ye kurulmuş ..Beşiktaş marşı ile uyandıracak onu...Şu an hiçbir yerde duymadığımız hatta bazılarımızın çoktan unuttuğu bazılarının ise hiç bilmediği marş ile..Babası o kadar uğraşmış ki bu saati bulmak için... “Sporumda en yüce en yüce başsın Sen yüksel başkası senden ders alsın” Çocuk aşık olduğu kızı ve yarın okulda olacakları düşünürken, yavaştan gözleri kapanıyor,derin bir uykuya dalıyor.. İskenderun sıcak memlekettir vesselam...Temmuz ayında asfaltta yumurta pişirmişliğimiz vardır ve bu bir şehir efsanesi değildir.. Rutubetin ne menem bir şey olduğunu nefes alamadığınız zaman anlarsınız bu coğrafyada... Geceleri sivrisinek vızıltıları ile birlikte yapış yapış uyumak eh normaldir de... Sabaha doğru bir kabustan dolayı ter içinde pek uyanmamıştı bu çocuk... Ama o gün uyandı... Rüyasında, hayatında o güne kadar hiç gitmediği İnönü stadyumu’ndaydı..Hakikaten de rüya gibiydi her şey..O taraftar..O siyah beyazlık..O ses...Aman Allah’ım o ne sesti... Onbinlerin kurduğu tek kişilik bir orkestraydı İnönü’nün taş duvarlarında yankılanan..Oranın mistik havasını sezinlememek için insanın duygularını aldırmış olması gerekirdi herhalde..Zamanla iç içe geçmiş bir mekan..Osmanlı’dan o güne devir bir misyonun kokusu.. Sahada bir maç var,rakip belli değil..Hani belli de çocuğun umurunda değil..Varsa yoksa hep hayalini kurduğu İnönü’nün yani hayal İnönü’nün gerçek İnönü ile maçını oynatıyordu zihninde..Hem gerçek olan da açık farkla öndeydi.. Sonra bir gürültü...Tribünden değil..Farklı bir ses..Yukarıdan geliyor..Kafasını kaldırıp baktığında yeni açığın oradaki kaleye doğru inen bir helikopter gördü çocuk.. Rüya işte..Bir dakika..Helikopter inmedi ama aşağıya bir ip sarkıttı...Vay vay vay..Rüyaya bak...Kalede dev bir adam var o sıralar Beşiktaş’ta..Kapı gibi bir adam..Orta Avrupa’nın azıcık solundan gelmiş bu ülkeye zamanında.. Çocuğun gözünde o bir efsane..Çekilen şutları top değil değil de leblebi gelmiş gibi tutuyor..Ama bu sefer tuttuğu şey top değil..İpi yakalıyor dev kaleci ve göğe yükseliyor...Yavaş yavaş da gözden kayboluyor... Tribünlerde çıt yok...Herkes şaşkın..”Ulan maç var noolcak bizim kale?” diyor çocuk içinden...Böyle şov olur mu maç devam ederken..Şimdi gelir herhalde diyor..Geri iner aşağıya..Hayır yok...Bu sırada tribünlerde dalgalanan bir sesi inceden inceye anlamaya başlıyor..”Kaçırıldı” diyor biri..Sonra diğeri...Sonra diğerleri...Sonra herkes.. Kaçırıldı mı? Kim kaçırır dev adamı? Kim kaçırır RADE ZALAD’ı? Sinirleniyor delikanlı..Her zamanki gibi gözünden yaş gelinceye kadar sinirleniyor.. Uyandığında gözler birbirine yapışmış bir halde banyoya gidiyor..”Ne garip rüyaydı ya” diyor içinden...Alıyor çantasını ve yola çıkıyor okuluna doğru.. Yıllar geçiyor..Şampiyonluklar...Sevinçler..Baba başka memlekette olduğu için kumbarayı kırıp içindeki tüm parayla taksi tutarak İskenderun’un palmiyelerle dolu yemyeşil sahilinde şampiyonluk turuna çıkmalar... Bayrak olmadığı için siyah beyaz çizgili bir çarşafı bayrak diye taksinin üzerine örtmeler..Fenerli akrabaların evinin kapısına her şampiyonluk sonrasında bırakılan siyah beyaz sinir edici adamı çileden çıkartıcı hatıralar...Okulda yumruk yumruğa takım kavgaları...Simsiyah geceler..Bembeyaz günler... 1825 adet 24 saat geçer böyle...Derken bir gün; “Hayır..Ben bu maçı izlemeyeceğim bana yazlığın anahtarını verin” Aile şaşkın..Mümkün değil ki bu çocuğun bir Beşiktaş maçını izlememesi...Hele böyle bir maçı.. “Neden oğlum?” diye soruyor anne..”Neden izlemeyeceksin?” “Bilmiyorum anne,heyecandan sanırım” Çocuk delikanlı olmuş artık..Dediği hemen yapılsın kabul edilsin istiyor..Ama ne mümkün..Anne Nuh diyor peygamber demiyor..Soruyor neden diye devamlı..En sonunda baba araya giriyor da alıyor anahtarları 30 km ileride Arsuz’daki yazlığa doğru yola koyuluyor.. Heyecan o kadar fazla ki..Artık insanlıktan çıkmış..Robot gibi bakıyor her yere..Baktığını görmüyor..Duyduğunu anlamıyor..Gitmesi gereken yeri biliyor sadece..Tek başına kalacağı kimsenin onu görmeyeceği bir yer orası..Kapılar pencereler kapanacak..Karanlık bir salonda oturulup aydınlık için dua edilecek.. Sadece bir his var içinde..Geçmişten gelen çok kötü bir içgüdü..Rahatsız edici bir duygu..Heyecandan o kadar net ayırt edebiliyor ki bu hissi kendisi bile şaşırıyor...Neyse bunu düşünecek zaman değil şimdi.. Maçların başlamasına 1 saat kadar var..Yazlık bir site...Dışarıda tek tük çocuklar..Bu çimler de iyice uzamış..Babamla keseriz artık 1-2 haftaya kadar... Çim mi ? Hafta mı? Maç ? “Hey Allah’ım 2 saniye uzak kalayım şu heyecandan yahu “ diye düşünüyor delikanlı.. Eve giriyor..Saate bakıyor..Birazdan maçlar başlayacak... Tam 2 saat sonra evden çıkıyor... Evde dinlediği müzik hala kulaklarında..O kadar da yüksek sesle dinlemeye gerek yoktu diyor içten içe..Ama olmazdı.. Ya dışarıdan bir gol sesi duysaydı..? Hayatta dayanamaz fırlardı sokağa kimin attığını öğrenmek için.. Gözleri etrafta siyah beyaz bir bayrak arıyor...Bir çocuk çığlığı duymak istiyor “Beşiktaş” diye..Yok..Peki sarı kırmızı var mı ? O da yok...Maçlar mı bitmedi acaba? Olay mı çıktı yarım mı kaldı? Ne oldu Allah’ım? Anayola iniyor..Hala bir şey yok...Ses yok..Seda yok..İnsan yok..”İyi de bu kadar boş değildi buralar ben geldiğimde” diye düşünüyor..Çok geçmeden neredeyse yolcusuz bir minibüs geliyor,biniyor delikanlı.. Araçtaki teyzelere maç sorulmaz..Amca da yok ki..Bir tek şofor var.. Çekine çekine, sesi titreye titreye soruyor şoföre; “Abi....Maçlar bitti mi ? “ Adam dikizden bakıyor..Sanki hangi takımı tuttuğunu yüzünden anlayacakmış gibi inceliyor kısa bir süre delikanlıyı.. “Bitti hayye*( Arapça’da “canım” ) Hangi takımlısın ?” “Beşiktaş” “Galatasaray şampiyon oldu, 8 tane attılar vallah” Son cümleyi duymadı..Duydu da anlamadı..Anladı da konduramadı... Bitti diye düşündü...Olmadı..Yapamadı Beşiktaş’ım..Olsun dedi..Olsun be... Sonra adamın son cümlesini algılamaya başladı...8 mi ? 8 tane mi attılar? Şampiyonun averajla belirleneceği bir maçta 8 gol mu attılar? O anki duygularımı anlatmam hakikaten mümkün değil...Minibüsten sahilde indim..Eve ulaşmak için nereden baksan 3 kilometre yol yürümem gerekecek..Sahile çıktım...Palmiyelerle dolu yemyeşil İskenderun sahilinde sarı kırmızı bayraklar, ukala ve umarsız kornalar,her yol mübah diyen insanlar arasında evime yürüdüm.. Tüm benliğimle hissetmeye çalıştım..Kendime acı çektirdim o yol boyunca..Bilerek yaptım bunu..Ağladım..Sinirden ağladım...Haksızlıktan ağladım..Çaresiz olmaktan ağladım..Anlamaya çalıştım o gezenlerin hislerini..Bu nasıl bir vurdumduymazlıktır? Bu nasıl bir hırstır? Bu nasıl bir dalga geçmektir? Bu nasıl bir...? Bu nasıl...? Önümde arkamda yürüyenlerden birinden “Zalad” ismini duydum... Unutmuştum...Hatta aklıma dahi gelmemişti..O ana kadar.. 5 sene önce beni uykumdan gözyaşları içinde uyandıran o rüyayı yaşadım tekrar... Ürperdim...Kendimden korktum...Allah’ın varlığına bir kez daha inandım...Şükrettim..Bana 5 sene öncesinden göstermişti ne olacağını..Üzülmemi istememişti belki de bu kadar..Ama yapamıyordum..Üzüntü yerini yarası asla kapanmayacak bir ihanet acısına terketti.. Çünkü Dev adam kaçırılmamıştı.. Ve o gökyüzünde kaybolurken ben boşuna akıtmıştım çocuk göz yaşlarımı Ben o sahil yolunda bıraktım çocukluğumu.. Hayatı öğretti bana o uzun yol...Tokatlayarak öğretti ama öğretti... O sahil yolunda ben bir daha şampiyonluk turuna çıkmadım... Kirlenmiş asfaltı temizleyemedim...Orada elinde siyah beyaz atkısıyla inadına yürüyen bir gencin hüznünü görmekten korktum... Kirlilere yüz yıldan beri beyazından veren Beşiktaş’ım...Vermeye devam et...Sen bir şey kaybetmezsin de senden aldıkları her beyaz, ab-ı hayat gibi gelir onlara...

 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol